Son Ada

”Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.” -Yaşar Kemal- Son Ada’nın adsız anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri ”son sığınak, son insani köşe” olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: ”Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu.” Ancak bu durum uzun sürmez: Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesi, bu cennet adada yaşayanların huzurunu kaçıracaktır. Başkan, Son Ada’yı her tür ”anarşi”den kurtarmaya kararlıdır. Adanın halinden hoşnut toplumunu ”çoğunluğun oyları neyi işaret ediyorsa onu yaparak” oluşturduğu ”kurul”lar eliyle yönetmeye, adanın ağaçlıklı yolunu ”park ve bahçe geleneklerine göre düzenlenmiş” bir hale getirerek başlar. Görünüşte her şey demokratik geleneklere uygundur. Ütopya tam bir distopyaya dönüşürken, başta martılar, bu gidişe başkaldıranlar da vardır… ”Livaneli’nin bu benzersiz yaratıcı romanında, insan yapısı otoriteyle karşı karşıya… Yazar bizi dünyamız üzerinde yeniden düşünmeye çağırıyor. Mutlaka okunmalı.” -Prof. Lenore Martin, Harvard Üniversitesi- ”Romanı bitirdiğinizde, bir yurdu yok eden kişilerin, küçük bir adayı da kolaylıkla yok etmesinin doğal olduğunu anlıyorsunuz.” -Hasan Akarsu, Cumhuriyet-

Son Ada Dinle

https://www.seslenenkitap.com/wp-content/uploads/2019/12/844526.mp3

Kitap Ayrıntıları

Seslendiren
YİĞİT ÖZŞENER
Yayınevi
Doğan Kitap
Süre
5Saat 18Dak

Bu kitabı dinlemek ister misin?

Storytel'de tüm kitapları ilk 14 gün ücretsiz dinle.

Son Ada Konusu

Zülfü Livaneli Son Ada adlı romanıyla 2008 yılında okuyucuları ile buluştuğunda bir başka edebiyat klasiğini Türk okuyucusuna kazandırmış oldu. Son Ada'nın isimsiz kahramanı ve anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu adayı toplumdan kaçmak için bir "son sığınak, son insani köşe" olarak görüyor. Romanda anlatılan ise hemen her yönüyle bir ütopya: "Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu,” diyor hikayeye başlarken. Elbette ütopik düşünceler her kitapta olduğu gibi bir kere daha sulara gömülüyor ve ülkenin darbeci başkanı emeklilik yıllarını geçirmek için adaya gelince, her yönüyle bir cenneti andıran adanın sakinlerinin huzuru yerle bir oluyor.

Başkan, Son Ada'yı her tür sorundan ve anarşist düşüncelerden ayıklamaya karar verir. Kendi hâlinde yaşayan ada sakinlerini "çoğunluğun oyları neyi işaret ediyorsa onu yapmaları gerektiğini" söyleyen bir kurul eliyle yönetmeye başlar. Adanın doğal bitki örtüsüyle kaplı yollarını budar, buraları ”park ve bahçe geleneklerine göre düzenlenmiş" biçimlere sokar. Görünüşte her şey demokratik geleneklere uygundur. Ancak Başkan’ın istekleri günden güne artacak ve adanın huzurlu insanları kendilerini korkunç bir cehennemin içinde bulacaklardır. Yaşadıkları ütopya tam bir distopyaya dönüşürken, bu gidişe dur diyecek olan hayvanlar ve insanlar olacaktır.

2008 yılında piyasaya çıkan roman, bir sonraki yıl verilen Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Tahsin Yücel başkanlığındaki Seçici Kurul, "toplumsal sorunlara gerçekçi bir yaklaşımı olan eserin bunu fantastik bir anlatımla yansıtmadaki başarısı nedeni ile" romanı ödüle değer gördüğünü belirtmişti.

Son Ada, dünyanın bütün toplumlarından uzakta, kendi doğasında devinen, ancak haftada bir uğrayan bir vapurun getirdiği gazeteden başka dünya ile bağlantı kurmamayı başarmış bir grup insanın hikâyesi… Bu birbirinin işine bir an olsun karışmayan, sakince yaşayıp giden kırk haneden oluşan huzurlu dünya, bir gün korkunç bir biçimde bozguna uğrayacaktır.

Adada yerleşim ise yıllar önce çok zengin bir iş adamının burayı almasıyla başlamıştır. Adam önce adaya şık bir malikane yaptırır. Buranın, yaşlılık dönemini yaşayabileceği huzurlu bir yer olmasını istemiştir. Gel gelelim zamanla canı sıkılır ve birkaç tanıdığını adaya ev yapmaları için ikna eder. Adaya gelenler de yakın arkadaşlarına adaya gelmelerini söylediği için sonunda bu sayı kırka ulaşır. Yaşayanlar ise burada bazı kurallar geliştirmişlerdir. Örneğin kimse kimseye adı ile hitap etmemektedir. Herkes yaşadığı evin numarasıyla birbirine seslenmektedir. Örneğin romanın adsız anlatıcısı otuz altı numaralı evde yaşadığı için kitap boyunca 36 diye anılır.

Adada yaşayan herkesin de çok iyi bildiği gibi bu doğa harikasının asıl sahibi martılardır. Yüzlerce yıldan beri adada yaşayan martılar, sonradan gelen ada halkı ile yaşamaya alışmışlardır. Zira insanlar yaşam alanlarını korumuşlar, martılar da buna sessiz bir anlayış geliştirmişlerdir.

Ancak gün gelir ve adadaki huzurlu yaşam görevden alınan darbeci devlet başkanının adaya gelmesi ile bozulur. Başkan adada gözüne batan birçok şey olduğunu fark eder ve öncelikle adaya medeniyet getirmek için, aslında insanları güneşten koruyan, dallarıyla bir şemsiye gibi gölge yapan ağaçları budatır. Yaptıklarının ada halkında sorun çıkardığını görür ve bunun anarşiye yol açacağını fark eder. Çok geçmeden ada halkının bir yönetime ihtiyacı olduğunu beyan eder ve bir genel kurul oluşturur. O güne dek bir yönetime ihtiyaç duymayan ada sakinleri önce bunu garip bulur ama sonra birkaç kişi hariç geri kalanlar bu durumu yavaş yavaş benimsemeye başlar.

Günler geçtikçe Başkan yeni yeni fikirler icat etmekte ve ada halkının yaşayışını da değiştirip durmaktadır. Bir gün gelir adanın asıl sahibi olan martıların avlanıp itlaf edilmesi gerektiğini açıklar. Martıların ortadan kalkmasıyla boşalacak olan koylara beş yıldızlı oteller, lüks kumarhaneler yapılabileceğini ve bu sayede herkesin çok para kazanacağını söyler. Bu düşünceler halkın kafasını karıştırır. Başkan çok geçmeden halkı martıların zararlı olduğuna ikna eder. Martıların yok edilmeye başlanması ise adada gerçek problemleri doğuracak ve bir zamanlar hakim olan huzur, bir daha geri dönüşü olmayacak biçimde yok olacaktır.

Devamını Oku

Kitap Ayrıntıları

Seslendiren
YİĞİT ÖZŞENER
Yayınevi
Doğan Kitap
Süre
5Saat 18Dak

Son Ada Alıntıları

"Ahmaklardan kaçıyorum... çünkü onlarla baş edemem."
"Siyasetle ilgin olmadığını biliyorum ama yaşadığın dünyaya gözlerini bu kadar kapatmaya hakkın yok."
"Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."
"İnsanlar eşit değildir. Güçlüler ve zayıflar vardır ve hayat bunlar arasındaki mücadeleden ibarettir."

İlginizi Çekebilir

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version