Aylak Adam
Her şeye ”karşı” duran, ”karşı” çıkan, ”karşı” olan bir adam… Aylak Adam… Bir adı bile yok. ”C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca. İnsan her şeye bunca ”karşı”yken kendine de ”karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir ”karşı” yaşamı? C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik. Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.
Aylak Adam Dinle
Kitap Ayrıntıları
6Saat 2Dak
Bu kitabı dinlemek ister misin?
Storytel'de tüm kitapları ilk 14 gün ücretsiz dinle.
Aylak Adam Konusu
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam isimli eseri yazarın yayımlanan ilk romanıdır. 1958 yılında Yunus Nadi Roman ödülünü aldıktan sonra 1959’da Varlık Yayınları tarafından yayımlanmıştır ve o günden bugüne dek Türk Edebiyatı’nın en sevilen, en çok konuşulan, aynı zamanda çokça da eleştirilen kült eserlerinden biri haline gelmiştir.
Aylak Adam, C. isimli bir adamın hayatının bir yıllık kesitini anlatır ve bu zaman dilimi Yusuf Atılgan tarafından Kış, İlkyaz, Yaz ve Güz şeklinde dört ana başlıkla bölümlendirilmiştir. Babasından kalan miras sayesinde gayet rahat bir yaşam sürmesine rağmen, iç dünyası boşluklarla ve çatışmalarla dolu olan şehirli, mutsuz ve amaçsız bir adamın anlatıldığı romanda bilinç akışı, günlük, monolog, mektup, geriye dönüş gibi anlatım teknikleri kullanılmıştır.
Aylak Adam'ın yazıldığı yıllar kentleşmenin arttığı yıllardır. Yusuf Atılgan, dönemin izlerini, metropolleşmenin insanda oluşturduğu “kalabalıklar içinde yalnızım” duygusunu ve bunun sonucunda ortaya çıkan bunalımları oldukça etkileyici biçimde okura sunar. Eser, bu açıdan da edebiyatımızda önemli bir yer teşkil eder; zira kitabın konusu ve anti-kahraman özeliklerini taşıyan C., Türk Edebiyatı’nda ilkler arasındadır.
Ana karakterimiz C. hayatını babasından kalan mülklerin kiralarıyla rahat içinde sürdüren, kendi deyimiyle orada burada “aylaklık” eden bir adamdır. Kâh arkadaşlarıyla buluşur, kâh bir yerlerde; kahvelerde, sokaklarda oturup insanları gözlemler. Bazen kitap okur, bazen sinemaya gider ve bazen de ressam arkadaşının atölyesinde modellik yapar. Ancak nihayetinde büyük bir amaçsızlık içinde oradan oraya savrulur ve mutsuzdur.
C. insanlar arasındaki gündelik ilişkilerden, kurallardan, çoğunluklarca kabul görmüş her türlü değerden uzak duran, bunları samimi ve doğal bulmayan bir adamdır. Kendini bunlardan uzağa, aslında yalnızlığa iterken diğer taraftan o yalnızlıkla boğuşur.
Aylak adamımız hayatın anlamının peşindedir. Ona göre bunun anlamı da gerçek sevgi, gerçek aşktır. C.’nin tek umudu aşık olabileceği kadını bulmaktır ve bu onun için saplantılı bir arayış haline gelmiştir. Ancak annesini henüz bir bebekken kaybetmiş olmasının etkisiyle karşısına çıkan kadınlarda annesini arar. Kadın düşkünü babasıyla büyürken onun çapkınlıklarına ve aylaklıklarına şahit olmanın oluşturduğu travmalar yüzünden, kadınlarla asla sağlıklı bir ilişki de kuramaz.
Kitabın başında Ayşe isimli bir kadından ayrılan C., bir kafede otururken Güler ve B. isimli iki kız görür ve Güler’in peşine takılır. Bir dizi takip, konuşma, buluşmanın ardından aralarında bir ilişki başlar ama zamanla birbirleri için uygun olmadıklarını anlayıp ayrılırlar. Zaten C. çoktan asıl istediğinin Güler değil, B. olduğunu düşünmeye başlamıştır. Acaba gerçekten öyle midir?
Devamını OkuKitap Ayrıntıları
6Saat 2Dak