Frankenstein

Frankenstein ya da diğer adıyla Modern Prometheus, İngiliz yazar Mary Shelley (1797-1851) tarafından 1818 yılında yazılan ve bilim insanı Victor Frankenstein’ın hikayesini anlatan ünlü bir romandır. Mary Shelley hikayeyi 18 yaşındayken yazmaya başladı ve kitabın ilk baskısı 1 Ocak 1818’de, yazar henüz 20 yaşındayken Londra’da anonim bir isim altında yayımlandı. Yazarın adı ilk olarak 1821’de Paris’te yayınlanan ikinci baskıda yer aldı.

Mary Shelley, 1815 yılında Almanya’da Ren nehri boyunca yaptığı bir gezide, iki yüzyıl önce bir simyacının deneyler yaptığı Frankenstein Kalesi’ne 17 kilometre uzaklıkta bulunan Gernsheim’da mola vermek zorunda kalmıştı. Shelley daha sonra yazacağı hikayenin çoğunun geçtiği Cenevre bölgesine gitti.

Galvanizm ve okültizm Shelley’nin arkadaşları arasında, özellikle sevgilisi ve gelecekte de kocası olacak Percy B. Shelley ile sık sık konuştuğu konulardı. Bir gün Mary, Percy ve Lord Byron kimin en iyi korku hikayesini yazabileceğini görmek için kendi aralarında bir yarışma düzenlediler. Shelley konu üzerinde günlerce düşündükten sonra, bir canavar yaratan ve yaptığı şeyden dehşete kapılan bir bilim insanı hakkında yazmaya karar verdi.

Frankenstein, gotik roman ve romantik hareketin unsurları ile çevrelenmiş olsa da, Brian Aldiss, kitabın tarihteki ilk gerçek bilim kurgu hikayesi olarak kabul edilmesi gerektiğini savundu. Edebiyat ve popüler kültürde önemli bir etki yaratan ve bilim kurgu dışında bir korku hikayesi olarak da tanımlanabilen Frankenstein bugüne dek pek çok sinema uyarlamasına ve oyuna da ilham kaynağı oldu. Romanın yayınlanmasından bu yana, “Frankenstein” adı genellikle onu yaratan doktoru değil de yarattığı canavarı ifade etmek için kullanılmıştır.

Frankenstein Dinle

Kitap Ayrıntıları

Seslendiren
YİĞİT VATANSEVER
Yayınevi
Doğan Kitap
Süre

Frankenstein Konusu

Kaptan Robert Walton'ın mektuplarını okuduğumuz hikayede, Victor Frankenstein'ın hayatında büyük sorunlara yol açan bir canavar yarattığına tanık oluruz.

Kuzey Kutbu'na bağlı bir geminin kaptanı Robert Walton, kız kardeşi Margaret Saville'e, mürettebatının yakın zamanda denizde sürüklenen bir adamı kurtardığını söylediği bir mektup yazar. Bulunan kişi Victor Frankenstein’dır ve Walton'a hikayesini anlatmayı teklif eder.

Victor Frankenstein on yedi yaşına girmeden ve Ingoldstadt'taki üniversitede okumaya başlamadan hemen önce annesini kaybetmiştir. Ingolstadt'ta Victor, büyük bir tutku ile "doğal felsefe" incelemelerine başlar, hayatın sırlarını ailesiyle olan bağını bile kaybedeceği kadar gayretle inceler. Aniden bir gece hayatın sırrını keşfeder. Yeni ve asil bir ırk yaratma vizyonuyla Victor işe koyulur. Sonunda bir yaratığa hayat vermeyi başarır ancak yarattığı şeyin görünüşü o kadar korkunçtur ki çok geçmeden onu terk eder. Victor, yarattığı canavarın sonsuza dek ortadan kaybolacağını ummaktadır, ancak birkaç ay sonra en küçük kardeşi William'ın öldürüldüğünü öğrenir. Victor, canavarın bunu yaptığından emin olsa da, kimsenin ona inanmayacağından korkmaktadır. Aile üyelerinden Justine Moritz ise bu cinayetten bir şekilde suçlanmaktadır. En sonunda ise suçlu bulunur idam edilir. Victor suçluluk duygusuyla kendini yiyip bitirmektedir.

Yaşadığı moral bozukluğundan kaçmak için ailesiyle tatile gider. Victor sık ​​sık dağlarda yürüyüş yaparak doğanın güzelliğiyle acılarını hafifletmeyi denemektedir. Bir gün canavar ortaya çıkar ve hikayesini dinlemesi için ona yalvarır. Canavar, korkunç görünümü nedeniyle acı çektiği ve toplumdan dışlandığı sefil hayatını anlatır. Ayrıca nasıl bu kadar iyi okumayı ve konuşmayı öğrendiğini de açıklar. Onu bu sefil hayata getiren yaratıcısı Victor'dan, hiç kimsenin kabul etmediği sevgiyi hissetmesi için dişi bir canavar yaratmasını ister. Victor önce reddeder, ama sonra bu teklifi kabul eder. Daha sonra ikinci canavarını yapmak için uzak bir adaya taşınır. Ancak bir gece Victor, dişi canavarın ilkinden daha yıkıcı olabileceğinden endişelenmeye başlar. Aynı anda Victor, çalışırken onu pencereden izleyen ilk canavarı görür. Farkına vardığı korkunç manzara Victor'u yaratmak üzere olduğu dişi canavarı yok etmeye iter ve canavarın kalıntılarını okyanusa atar. Geri döndüğünde o gece bir cinayet daha işlenmiş olduğunu öğrenir. Victor, kurbanın yakın arkadaşı Clerval olduğunu keşfettiğinde, iki ay boyunca kendine gelemez.

Daha sonra Victor, babasıyla Cenevre'ye döner ve Elizabeth ile evlenir. Ama düğün gecesinde yarattığı canavar çıkagelir ve Elizabeth'i öldürür. Victor'un babası da kısa süre sonra kederden ölür. Hayatta tek başına kalan Victor artık kendini canavara karşı intikam almaya adamıştır. Canavarı Kuzey Kutbuna kadar takip eder, ancak buzların arasında hapsolur ve Walton'un mürettebatı tarafından kurtarılır.

Onu kurtaran geminin kaptanı Walton kız kardeşine bir dizi mektup daha yazar. Ona Kuzey Kutbu'nda kurtarılmasından kısa bir süre sonra ölen Victor'dan bahsetmektedir. Walton'un son mektubu, Victor'un cesedinin başında kederle duran yaratığı anlatmaktadır. Canavarı pişmanlık duymamakla suçlar, ancak canavar herkesten daha fazla acı çektiğini söylemektedir ve yaşamına son vereceğini ilan eder.

Devamını Oku

Kitap Ayrıntıları

Seslendiren
YİĞİT VATANSEVER
Yayınevi
Doğan Kitap
Süre

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir