Serenad
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar. 1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir. Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor. Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad’da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.
Serenad Dinle
Kitap Ayrıntıları
11Saat 51Dak
Bu kitabı dinlemek ister misin?
Storytel'de tüm kitapları ilk 14 gün ücretsiz dinle.
Serenad Konusu
Zülfü Livaneli müzisyenliğinin dışında edebiyatta da kendine büyük bir yer etmeyi başardı. Yazdığı birbirinden güzel kitaplarla geniş bir okur kitlesi elde eden Livaneli’nin en beğenilen kitaplarından biri de İkinci Dünya Savaşı yıllarında başlayan bir aşk hikâyesini konu edindiği “Serenad”. Okurları ilk sayfalarından itibaren kendine bağlayan kitabın, Livaneli’nin artık imzası hâline gelmiş, “iç içe geçen toplumsal ve kişisel olayların harmanı” diyebileceğimiz bir yapısı var. Hem tarihsel anlatımıyla hem de karakterlerin iç dünyasına yaptığı zengin yolculukla “Serenad” Türk edebiyatının klasik eserlerinden biri olmayı başardı.
Kitap, İkinci Dünya Savaşı’nda Adolf Hitler önderliğindeki Alman İmparatorluğu’nun başlattığı Yahudi Soykırımı’nın Türkiye’ye sıçrayan cephesini kendine arka plan olarak alıyor. Romanya’dan kalkan ve soykırımdan kaçan yedi yüzü aşkın Yahudiyi taşıyan Struma isimli geminin trajik sonu romanın da kalbini oluşturuyor.
Bir dönem İstanbul'da bir üniversitede çalışmış olan Maximilian Wagner adlı bir profesör yıllar sonra Amerika'dan Türkiye'ye gelir ve kısa süre içinde Şile'ye doğru yola çıkar. Yaptığı bu uzun yolculuk aslında altmış yıl öncesine dayanan bir tarihi gölgeler arasından çıkaracaktır.
İstanbul Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler Bölümü’nde çalışan Maya ise görevi gereği Maximilian Wagner’ı havaalanında karşılar. Beklediğinin aksine gayet genç görünümlü ve yakışıklı bir adamdır Wagner. Profesör 1939 ve 1942 yılları arasında İstanbul’da yaşamıştır ve o dönem bir ara kaldığı Pera Palas Hotel’ine yerleşmeye karar verir. Maya adamı dilediği gibi otele yerleştirir.
Ertesi gün otele giden Maya profesörü otelde bulamaz. Ancak otelin önündeki bir otomobil dikkatini çekmiştir zira aynı otomobil dün de oradadır. Takip edildiğini düşünen kadın çalıştığı üniversiteye gittiğinde rektörden şaşırtıcı gerçekleri öğrenir. Otomobildeki kişiler rektörle birliktedir ve rektör profesörün her hareketinin takip edilmesi gerektiğini söyler.
Maya profesörle tekrar karşılaştığında Wagner ona Şile’ye gitmek istediğini söyler. Maya bu isteğe şaşırmıştır ancak ertesi gün tüm soğuğa rağmen yola çıkarlar ve sabahın erken bir saatinde Şile’ye varırlar. Wagner Şile’ye vardıklarında sahile iner ve yanında getirdiği kemanını çalarak serenad yapmaya başlar.
Saatler süren serenadın sonunda soğuk havadan ötürü Wagner donma noktasına gelir. Ölmek üzereyken sürekli “Struma” diye sayıklamaktadır. Maya hemen profesörü hastaneye yetiştirir. Hastanede bir süre tedavi gören profesör iyileşirken, Maya’nın başı da Türk, Alman ve Fransız istihbarat servisleriyle derde girer.
Profesör iyileştikten sonra Maya ona “Struma”nın ne olduğunu sorar. Wagner genç kadına Struma’nın başına gelenleri detaylı biçimde anlatmaya koyulur. Wagner, kendisi Katolik olmasına rağmen Yahudi bir aileden gelen bir kadına âşık olmuş ve onunla evlenmiştir. Yahudi Soykırımı başladığında ise karısını kurtarabilmek için onu Romanya’dan kalkan Struma isimli bir gemiye bindirmiş ve sağ salim Filistin’e ulaşmasını istemiştir. Ancak İngiltere’nin baskısı yüzünden geminin İstanbul Boğazı’ndan geçmesine izin verilmemiş ve gemi aylarca Karadeniz açıklarında bekletilmiştir. Bir sabah ise gemi bilinmeyen bir sebep yüzünden havaya uçar ve içindeki herkes (bir kişi hariç) hayatını kaybeder. Daha sonra gemiyi bir Rus denizaltısının torpillediği ortaya çıkacaktır. Struma olayı İngiltere, Rusya, Türkiye ve Almanya için kara bir sayfa olmuştur.
Wagner hastaneden çıktıktan sonra Amerika’ya döner. Maya ise işinden olmuştur. Nitekim Maya bir gün Wagner’dan bir paket alır. Paketin içinde profesörün kemanı ve çevirisinin yapılması için bir kitap vardır. Maya daha sonra profesörün çok az ömrünün kaldığını öğrenir. Apar topar Wagner’ı görmeye giden Maya profesörün isteğini yerine getirir ve profesörün küllerini Şile’den denize döker. Wagner yarım asırdan daha uzun bir süre sonra karısına kavuşmuş ve serenad da sona ermiştir.
Devamını OkuKitap Ayrıntıları
11Saat 51Dak