PEYAMİ SAFA

1899 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda İstanbul’da yazar ve şair İsmail Safa’nın oğlu olarak (1867-1901) doğdu. Sadece iki yaşındayken babası Sivas’ta gönderildiği sürgünde öldü. Babasını çok erken yaşta kaybeden Peyami Safa, ağabeyi İlhami Safa ile birlikte annesiyle yaşamaya başladı. Ekonomik olarak oldukça zor şartlarda yetiştirildi. On yedi yaşına kadar olan gençlik yıllarında, sekiz veya dokuz yaşında muzdarip olduğu bir kemik hastalığı nedeniyle psikolojik ve fiziksel depresyon altında yaşadı. Doktorunun kolunu büyütme tavsiyesini reddetti. Safa, 1967 yılında filme de çekilen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanında hastanelerde geçirdiği deneyimlerini anlattı.

1911 yılında Peyami Safa Vefa Lisesi’nde aldığı eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı ve bir matbaada ve daha sonra Posta Bakanlığı'nda çalışmaya başladı. Bu sürede Fransızca öğrendi ve 1918'de ağabeyi ile birlikte bir gazete çıkarmaya başladı. Fransızca bilmesi sayesinde Batı’daki kültür ve yenilikleri yakından takip etme şansı yakaladı. İlk dönemlerinde Maupassant ve Rousseau gibi önemli isimlerin eserlerini Türkçeye kazandırdı. Daha sonraki yıllarda üç edebi dergi yayınladı. Ayrıca çeşitli gazetelerde bazen köşe yazarı olarak çalıştı, bazen de romancı kimliği ile eserler kaleme aldı. 1938 yılında Nebahat Erinç'le evlendi.

Peyami Safa, yazarlık hayatına henüz on bir yaşındayken kaleme aldığı Piyano Muallimesi adlı öykü ile başladı. İki yıl sonra Eski Dost adını taşıyan bir roman denemesi yayınladı. Bu dönemlerde şiire de yönelen Safa bundan kısa süre sonra vazgeçti.

Romanlarının üç tanesi hariç geri kalan hepsi 1940'tan önce yazıldı. Bu romanlarda Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında Türk toplumundaki batı-doğu çatışması üzerinde durdu. Eserleri arasında özellikle Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı büyük ilgi gördü. Fatih-Harbiye ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Türkiye'de Millî Eğitim Bakanlığı tarafından ortaöğretim öğrencileri için hazırlanan “100 Temel Eser” listesinde yer aldı. 1931 yılında Hun İmparatoru Attila hakkındaki tek tarihi romanını yazdı. Bu romanların yanı sıra "Cumhuriyet Bedii" takma adı altında, aralarında Cumhuriyet ve Milliyet’in de bulunduğu gazetelerde birçok seri öykü ve roman yazdı. Bunlardan bazıları günümüzde de herkesin bildiği, Cingöz Recai adında bir hırsız ile ilgilidir. 

Peyami Safa Kitapları

Peyami Safa, takma adla yazdıkları hariç 15 roman kaleme aldı. Ayrıca edebiyatla ilgili 17 kurgusal olmayan eser ve 9 adet ders kitabı yazdı.

Peyami Safa Romanları

Şimşek (1923), Sözde Kızlar (1923), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925) , Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Fatih-Harbiye (1931), Atilla (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959)

Diğer Çalışmaları

Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929), Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (1929), Yeni Talebe Mektupları (1930), Büyük Mektup Nümuneleri (1932), Türk İnkılâbına Bakışlar (1938), Büyük Avrupa Anketi (1938), Felsefî Buhran (1939), Türk Grameri (1941), Fransız Grameri (1942), Millet ve İnsan (1943), Mahutlar (1959), Mistisizm (1961), Sosyalizm (1961), Doğu-Batı Sentezi (1963), Objektif Serisi (8 Kitap) (1970–1976), Hikâyeler (1980)

Peyami Safa çok erken yaşta başladığı yazarlık kariyerini ölümüne kadar sürdürdü. 15 Haziran 1961 tarihinde İstanbul’da, oğlu Merve'nin ölümünden birkaç ay sonra, 62 yaşındayken Çiftehavuzlar'da bir arkadaşının evinde tansiyon yükselmesi sonrasında beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti. Peyami Safa ve ailesinin mezarı Edirnekapı Şehit Mezarlığı'nda bulunmaktadır. Peyami Safa, öldüğü tarihte Son Havadis gazetesinin genel yayın yönetmeniydi.

Devamını Oku

Künyesi

PEYAMİ SAFA Kimdir?
Yazar
PEYAMİ SAFA Kaç Yılında Doğmuştur?
2 Nisan 1899
PEYAMİ SAFA Nerelidir?
İstanbul

PEYAMİ SAFA Haberleri

Hayatın bir kitap olsaydı türü ne olurdu? Soruları yanıtla ve hemen öğren!

26/04/2022

Kitap okuma işim olmasaydı, sanırım, bu sıkıcı yaşam beni ya ruhsal bir çöküntüye sürüklerdi ya da ondan kurtulmaya çalışırken beni mahvedebilecek, kötü, sonu bilinmez yollara başvurmaya zorlardı. Netoçka Nezvanova, Fyodor Dostoyevski Her geçen gün içeriğine […]

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir